KUMRUM KUMRUM YÖNETIM
Mesaj Sayısı : 9909 Yaş : 52 Metin Alanı : NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE
Ruh haliniz :
MADALYA : Reputation : 13 Points : 10802
Kayıt tarihi : 29/08/08
| Konu: Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi C.tesi Kas. 07, 2009 4:00 pm | |
| Sultan İkinci Abdülhamid Han, Peygamber efendimize olan tazim ve muhabbetini, Onun kutsal beldesine hizmetler gôtürerek ve İslam Birliği gayesini gerçekleştirmeye çalışarak göstermiştir. Hicaz bölgesiyle münasebetleri kuvvetlendirmek ve mukaddes topraklarla aradaki mesafeyi kaldırmak niyetiyle yaptırdığı Hicaz ve Bağdat Demiryolu, bunun en güzel örneği olmuştur. Demiryolu yapımının Medine’ye ulaştığı esnada, Sultanın verdiği şu çok özel talimat; onun, Ehl-i Beyt’in şahsında Peygamber efendimize olan sevgi, saygı ve bağlılıktaki hassasiyetini göstermesi açısından, eşine az rastlanır müthiş bir misaldir: “Mümkün olan aletlerin üzerine keçeler sarınız ki, fazla gürültü olmasın ve Ehl-i Beyt’in ve burada yatanların mübarek ruhları rahatsız olmasın!..”
Kulaklarım bereketlensin Sultan Abdülmecid Han son hastalığında, yatakta oturamıyor, hep yatıyordu. Yalnız, mühim şeyler okunup irade-i şahane alınıyordu. Sıradaki bir yazı için, Medine halkının bir dilekçesi okunacak denildi. (Durun, okumayın, beni oturtun) buyurdu. Arkasına yastık konup, oturtuldu. (Onlar, Resulullah efendimizin komşularıdır. O mübarek insanların dilekçesini yatarak dinlemekten haya ederim. Ne istiyorlarsa, hemen yapınız! Fakat, okuyunuz da, kulaklarım bereketlensin!) buyurdu. Ertesi gün vefat etti.
Hadimül-haremeyn deyin Yavuz Sultan Selim Han, Mısır’ı fethedip, hilafeti esaretten kurtarınca, alışkanlıkla kendisine de Sultanül-haremeyn diyen hatibi susturup, (Benim için, o mübarek makamların hizmetçisi olmaktan daha büyük şeref olamaz. Bana Hadimül-haremeyn deyin) buyurmuştur.
Surre alayları Sultan Birinci Mehmed Han, Haremeyne her sene Surre alayı göndermek güzel âdetini çıkarmıştır.
Osmanlı padişahlarının her yıl hac mevsiminde Haremeyn-i şerifeyn ahalisine, zahidlere, mukaddes yerlerin ve hac yollarının emniyetini sağlayan Mekke şeriflerine ve Hicaz bölgesinde yaşayanlara gönderdikleri para ve değerli eşyalara surre; bunları gôtüren topluluğa da surre alayı denirdi.
Her şeyin en güzelini Haremeyn-i şerifeyne layık gören Osmanlılar da, surre alaylarının en güzellerini gönderdiler. Bu hizmet devletin yıkılışına kadar en zor şartlarda bile devam ettirildi.
Gönderilirken, Kur’an-ı kerim ve na’tlar okunur, kurbanlar kesilir, buhûrdânlar yakılır, tekbir getirilir, dualar edilirdi. Receb ayının on ikisinde Üsküdar’a geçirilen surre alayı halkın coşkun sevgi gösterileri arasında yeni hediye katarları ve hacı adaylarının da iştirakı ile Hicaz’a doğru yoluna devam ederdi. Yol üzerinde bulunan beylerbeyi ve sancakbeyleri surrenin emniyetini temin etmekle mükelleftiler.
Surre alaylarının sonuncusu 1915 yılında gönderildi. Daha sonra Mekke Emirinin isyânı (1916) ve toprakların elden çıkması sebebiyle gönderilen surre alayları yerine ulaşamadı.
Yüzün sür kademine o gülün İstanbul’da Sultan Ahmed Camiini yaptıran, Birinci Ahmed Han, İslamiyet’e ve Resulullah efendimize gönülden bağlı idi. Beytullahın ve Hucre-i seadetin perdeleri Mısır’da dokunurdu. Ahmed han, İstanbul'da dokutup saygı ile göndermiştir.
Bahtî mahlasıyla şiir de yazan Ahmed Han, Nakş-ı kadem-i şerîf [Peygamber efendimizin mübarek ayak izi] şeklinde murassâ bir sorguç yaptırmış, ortasına da mavi mine üzerine altınla kendisine ait şu mısraları yazdırmıştı:
N’ola tâcım gibi başımda gôtürsem dâim Kadem-i resmini ol hazret-i şâh-ı Rüsülün Göl-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir. Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün.
Sultan Ahmed Han, Cuma ve Bayram günlerinde ve diğer mübarek günlerde başına bu sorgucu takardı.
Kimim var hazretinden gayrı Sultan İkinci Mahmud Han’ın, Hücre-i saadete hediye ettiği şamdanla birlikte gönderdiği aşağıdaki yazı, Osmanlı sultanlarının Resulullah efendimize olan hürmet ve muhabbetlerinin başka bir vesikasıdır.
Şamdan ihdaya eyledim cüret ya Resulallah! Muradım der-i ulyaya hizmet, ya Resulallah!
Değildir ravdaya şayeste, destaviz-i naçizim, Kabulünle kıl ihsan u inayet, ya Resulallah!
Kimim var hazretinden gayrı, halim eyleyem i'lam, Cenabındandır ihsan u mürüvvet, ya Resulallah!
Dahilek, el'eman, sad el- eman, dergahına düştüm, Terahhüm kıl, bana eyle şefaat ya Resulallah!
Dü- alemde kıl istishab bu Han Mahmud-i Adliyi, Senindir evvel ü âhırda devlet ya Resulallah!
“Nakibü’l Eşraflık” müessesesi Devlet-i Âliye; Fahri Kâinat Efendimiz ve Onun kutlu soyu Ehl-i Beyt’e hürmet ve hizmetini, müesseseler kurarak da fiilen gösterme yoluna gitmiştir. Sınırları dahilindeki, Peygamber nesebine mensup Seyyid ve Şerifleri tek tek kaydederek; her türlü ihtiyaç ve hizmetlerini görmek ve şecerelerini soy kütüklerine işleyip muhafaza etmek için, özel olarak “Nakibü’l Eşraflık” müessesesi ihdas etmiş ve başına da Âl-i Beyt’e mensup “Nakibü’l Eşraf” isimli bir memur atamıştır.
Peygamber nesline bağlı olduğunu belgeleyenlere, birer berat verip kendilerini her çeşit vergiden muaf tutmuştur.Bütün bu hürmet ve imtiyazlarla, topraklarımızda dağınık halde bulunan Seyyid ve Şeriflerin, huzur ve sükun içerisinde hayat sürmelerini amaçlamıştır. | |
|
KUMRUM KUMRUM YÖNETIM
Mesaj Sayısı : 9909 Yaş : 52 Metin Alanı : NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE
Ruh haliniz :
MADALYA : Reputation : 13 Points : 10802
Kayıt tarihi : 29/08/08
| |
KUMRUM KUMRUM YÖNETIM
Mesaj Sayısı : 9909 Yaş : 52 Metin Alanı : NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE
Ruh haliniz :
MADALYA : Reputation : 13 Points : 10802
Kayıt tarihi : 29/08/08
| Konu: Geri: Osmanlı Sultanlarının Ehl-i Beyt sevgisi C.tesi Kas. 07, 2009 4:01 pm | |
| Korkusuz Şehzade
Yavuz Sultan Selim Han Babası: Sultan II. Bayezid Annesi: Ayşe Hatun Doğum Tarihi: 1470 Tahta Çıkışı: 25 Nisan 1512 Ölümü: 21 Eylül 1520
Geleceğin Yavuz Sultan Selim'i çocuktu.
Henüz beş-altı yaşlarında bir çocuk...
Amasya'daki sarayın bahçesinde tek başına ok atma talimi yapıyordu
.Koca yay boyunu aşıyordu;
fakat daha o yaşta,attığını vurmaya başlamıştı.
Son okunu da hedef tahtasının tam ortasına saplamayı başarınca sevinçle el çırptı. -"Ya Hak!" diye bağırdı.
Babası Sultan II.Bayezid ne zamandır bir ağacın arkasına saklanmış,oğlunu gözetliyor,için için seviniyordu.Son oku da tam hedefe isabet ettirince dayanamdı,saklandığı yerden çıkıp oğluna sarıldı.
-"Allah gücüne güç katsın,oğlum!.. Ama niçin yalnızsın?".Küçük Selim iri gözlerini hayretle açtı:"Yalnız değilim ki Sultan Babam Allah heryerdedir!" Aldığı cevap Bayezid Han'ı hayli şaşırttı ama bunu belli etmedi."Ok talimi yapmak için küçük değil misin diye sordu."
"Hayır" dedi Şehzade Selim.İnsan ömrü her şeyi öğrenmeye yetecek kadar uzun değildir.Bir şeyler öğrenmek isteyen,işe küçükken başlamak zorundadır.Hele Şehzadeler herkesten fazla bilgiye sahip olmazlarsa nasıl serdar(Kumandan) olabilirler?
Sultan Bayezid'in şaşkınlığı iyice arttı.Oğluna daha sıkı sarıldı.O kadar az görebiliyorlardı ki birbirlerini,adamakıllı özlemişti."Bunları sana kim öğretiyor?" diye sordu. Selim Çekinmeden cevap verdi:
"Hocam Muhyittin Efendi ile Anam Gülbahar Hatun..." Sarayın bahçesi ulu ağaçlarla süslüydü.Ormandan farkı yoktu.Devlet düşmanları bir yerlere saklanıp Şehzadesine zarar verebilirlerdi.Bu düşünce,yüreğini ürpertti.
"Oğulcuğum" dedi."Tek başına buralarda dolaşma.Düşmanlarımız var.Allah Korusun;sana bir kötülük etmek isteyebilirler!"
Selim durakladı.Duyduklarına hayret eder gibi babasına baktı.Sonra, iki yaşından beri belinden hiç eksik etmediği küçücük kılıcını çekip babasına gösterdi.
"Pederim!" diye konuştu sertçe,"Bu kılıcı belimize süs için bağlamadık!İcap ederse kendimizi korumasını biliriz.Hem,Pederimizin korkusundan dünyanın öbür ucundaki düşmanın yüreği titrerken sarayın bahçesine girmeye kim cesaret edebilir!"
II.Bayezid hayretinden donakalmıştı.Bu sözleri 5 yaşındaki bir çocuk nasıl söyleyebiliyordu.?Hayır,onda kimsede olmayan bir şey vardı.Vaktinden önce gelişmiş,aklı boyundan fazla uzamıştı.
Gün gelip Şehzade Selim Padişah olduğunda OsmanLı Tarihi'nin Yavuz Sultan Selim'i oLdu.
| |
|